Çağlar Erbek, İzmir 2015
1997 yılında Kazakistan’ın Başkenti Astana’da inşa edilen ve şehrin sembolü olan “Bayterek” Anıtı 105 metre yüksekliğindedir. |
Türkler eskiden beri doğaya ve özellikle de ağaçlara büyük bir saygı göstermişlerdir. Bozkırın ortasında bulunan tek bir ağaç onlar için dokunulmazdı. Kimse ona zarar veremezdi.
Ağaçlara zarar verilmez ancak ihtiyaç duyulduğu kadarı ile yararlanılırdı. Ağaç yazın gölgesiyle, kışın ateşiyle insanların hayatını kolaylaştırırdı.
Ağacın ruhu bebekleri korusun diye yeni doğan bebeklere ağaçtan beşik yapılırdı.
Ağacın dallarına bez bağlamak ve dilekte bulunmak yaşam veren ağacın gücüne duyulan inancın ne denli güçlü olduğunu göstermektedir ki bu gelenek günümüzde Türklerin yaşadığı birçok bölgede olduğu gibi Anadolu’da da devam etmektedir.
Türk inancında evren üç bölümden oluşur: “Üst Dünya” (Gök) – “Orta Dünya” (Yer) – “Alt Dünya” (Yer Altı). “Yaşam Ağacı” bu üç dünyanın tam göbeğindedir ve onları birbirine bağlamaktadır. Bu üç dünya arasında geçişler için köprü görevi görmektedir. Bu nedenledir ki “Şamanlar” göğe bu ağaç aracılığı ile yükselirler.
Yer altında (Alt Dünya) sürüngenler yani karanlık ve kötülük; yeryüzünde (Orta Dünya) dört ve iki ayaklı hayvanlar, insanlar ve bitkiler; gökyüzü ve ötesinde (Üst Dünya) ise kanatlılar ve kutsal varlıklar bulunur. Bu nedenledir ki genellikle efsanelerde üst dünyadakiler orta dünyaya kuş kılığında, alt dünyadakiler ise yılan kılığında gelirler.
Mitolojide zamanla farklı dünyalara ait varlıkların kombine edildiği, farklı dünyalara ait fiziksel özelliklerin bir bedende birleştiği görülmektedir. Kanatlı at (Türk Mitolojisindeki “TULPAR” ve Yunan Mitolojisindeki “PEGASUS” gibi), kanatlı insanlar, yılan insanlar ve balık insanlar (Denizkızı gibi) bunlara örnek verilebilir.
Uygarlıkların kavşağı Avrasya’nın merkezinde bulunan Kazakistan’ın başkenti Astana’da şu anda bir “Yaşam Ağacı” (Bayterek) yükselmektedir. Bayterek’in tepesinde efsanevi “Samruk” kuşunun altın yumurtalı yuvası var. Bayterek Kazak Halkının tarihsel yolculuğunda ulaşmış olduğu yeni dönemin sembolüdür. Belki de mimarlar tarafından yeniden tasarlanmış bu “Bayterek” ulusları, uygarlıkları, kültürleri ve inançları birbirine yakınlaştırır ve insanlığı iyiliğe davet edebilir.
Efsanevi “Samruk” kuşu her yıl “Yaşam Ağacı”nın tepesindeki yuvaya altın bir yumurta (Güneş) bırakır. Ağacın kökleri arasında yaşayan ejderha (veya yılan olarak da geçer) yukarı tırmanarak bu altın yumurtayı yutar ve bu döngü sürekli tekrarlanır. İnanışa göre bu; yaz ile kışı, gece ile gündüzü ve iyilik ile kötülüğü sembolize eder.
Günahkar dünya ile kutsal göğün ekseninde bulunan ve iki dünya arasında köprü görevi gören “Yaşam Ağacı”nın gövdesinden yukarı giden insanlar en fazla “Samruk”un yuvasına kadar gidebilirlerdi ve insanların günahkar olup olmadıklarına, yukarı yükselip yükselemeyeceklerine “Samruk” karar verirdi. Yalnızca evliyalar yukarı yükselip geri dönerek edindikleri bilgileri insanlara ulaştırırlardı.
“Yaşam Ağacı” miti genel anlamda üç dünya ve onun temsilcileri arasında sürekli yaşanmakta olan mücadeleyi içerir. Bu mücadelede birbirinin karşıtı olan ve sürekli çatışan “Alt Dünya” ile “Üst Dünya”nın savaşında dünyanın kaderi “Orta Dünya”nın temsilcisi insanın hangi tarafı tutacağına bağlıdır. Mutluluğu yalnızca bu savaşın galibi hak edecektir.
Yorumlar
Yorum Gönder