Kazakistan’ın sosyal dokusunda bağımsızlığın ilk yıllarına
oranla önemli değişimler gerçekleşmiş olsa da hala kozmopolit ve kırılgan bir
yapıya sahiptir. Kazak nüfusu dışında en kalabalık topluluk olan Rusça konuşan
nüfus daha çok ülkenin kuzey bölgelerinde ikamet etmektedir. Rusça konuşan
nüfusun yoğun olduğu kuzey kentlerinden biri de Rusya ile sınır komşusu olan ve
önemli uluslararası yolların kavşağında bulunan Aktobe’dir.
Aktobe’de 5 Haziran günü yaşanan terörist saldırılar saat
14:00 sularında şehir merkezinde başladı. Kentte bulunan iki av malzemesi mağazası
bir grup terörist tarafından basılarak yağmalandı. Mağazada bulunan 3 kişi
hayatını kaybederken, 2 kişi de yaralandı. Hayatını kaybedenlerden biri mağaza
çalışanı, biri güvenlik görevlisi diğeri de başka bir sivil vatandaştı. Ardından
çıkan çatışmada ise 5 polis yaralandı.
Mağazalardan çok sayıda silah ele geçiren saldırganlar bir yolcu
otobüsünü durdurarak içindeki yolcuları serbest bıraktılar ve gasp ettikleri otobüsle
yakınlarda bulunan askeri birliğe saldırı düzenlediler.
Askeri birliğe düzenlenen saldırıda ise 3 askeri personel
şehit olurken 6 kişi de yaralandı.
Çatışmalar sırasında ve ardından gerçekleştirilen
operasyonlarda toplam 13 terörist öldürülürken bir kısmı da sağ olarak yakalandı.
Kaçan teröristlerden 5 tanesi daha 10 Haziran sabahı düzenlenen bir operasyonla
ölü olarak ele geçirildiler. Böylece ölü
olarak ele geçirilen terörist sayısı 18’e ulaştı.
12 Haziran’da düzenlenen bir başka operasyonda da aranan 3
kişinin daha sağ olarak ele yakalanması ile birlikte, olaya karışan tüm
teröristler ölü veya sağ olarak ele geçirilmiş oldu. Yağmalanan mağazalardan
ele geçirmiş oldukları tüm silahlar da bulundu.
Saldırıların başlaması ile birlikte Aktobe’de ve ülke
genelinde terör alarmı verildi. Kazakistan gene-linde sarı alarm, olayların
meydana geldiği Aktobe’de ise kırmızı alarmı durumu halen devam ediyor.
Yaşanan olaylarla ilgili 8 Haziran’da bir açıklama yapan
Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev yaşanan olaylarla ilgili bilgi verdi ve 9
Haziran’ı Ulusal Yas Günü olarak ilan etti.
Nazarbayev yaptığı açıklamada durumun kontrol altına
alındığını; güvenlik güçlerinin tüm olanakları ile teröristlere en sert tepkiyi
verdiğini; soruşturmanın başsavcı gözetiminde yürütüldüğünü ve sağ olarak ele
geçirilen teröristlerin kanunların el verdiği en ağır cezalara çarptırılacağını
ifade etti.
Yaşanan terör saldırılarının radikal dinci akımlar
tarafından gerçekleştirildiğini ve talimatın yurtdışından verildiğini ifade eden
Nazarbayev, radikalizmin ve terörizmin sadece Kazakistan’ı değil tüm dünya
güvenliğini tehdit ettiğini söyledi. Yaşanan olaylar karşısında provokasyona
gelme-yen, paniğe kapılmayıp soğukkanlılığını koruyan ve gü-venlik güçlerine
destek olan Aktobe sakinlerine teşekkür eden Nazarbayev, halkın bu tür
provokasyonlara karşı uyanık olmasının, güvenlik güçlerinin kararlı
mücadelesine destek vermeye devam etmesinin önemini vurguladı. Teröre karşı en sert önlemleri alacaklarının
altını çizen Nazarbayev sözlerine şöyle devam etti:
“Kimileri liberal devlet politikalarını ve kanunları kullanarak devlet
yönetiminin gücünü ve sağlamlığını test etmek istedi. Radikalizmi ve terörizmi
bastırmak için her zaman en sıkı önlemleri alacağımızı beyan ediyorum. Devletimiz
bunu gerçekleştirmek için gereken tüm imkanlara sahiptir. Hepimiz biliyoruz ki
sözde “renkli devrimler” iktidarı ele geçirmek için farklı metotlar kullanır ve
yapmacık mitingler ve cinayetlerle bu süreç başlar.
Bu belirtiler bizde de ortaya çıktı. Bunların yaşandığı ülkelerde ne
devlet ne de istikrar kaldı. Onun yerine yoksulluk ve eşkıyalık kol geziyor.
Radikalizm ve terörizmin ortaya çıkması için elverişli ortamlar oluşmuş
durumda. Bu ülkelerin ekonomisi onlarca yıl geriledi.
Tüm siyasi ve sivil kuruluşlarımızı, tüm insanlarımızı birlik olmaya;
istikrarı, barışı ve dost-luğumuzu korumaya çağırıyorum.
Devletimizi ve toplumumuzu zayıflatmak isteyenlere karşı ek tedbirler
alacağız. Onları titizlikle araştıracağız ve sonuçları değerlendireceğiz.”[1]
Yaşanan saldırıların ardından 6 Haziran’da bir açıklama
yapan Rusya Devlet Başkanı Sözcüsü Dimitri Peskov, yaşananların Kazakistan’ın
iç meselesi olduğunu, Kazakistan güvenlik güçlerinin saldırılara etkin biçimde
karşılık verdiğini ve bu cüretkar saldırının arkasındaki gerçekleri Kazakistan
soruşturma makamlarının en kısa sürede ortaya çıkaracağından şüphesi olmadığını
ifade etti. Güvenlik güçlerinin Aktobe’de durumu kontrol altına aldığını dile
getiren Peskov, Rusya-Kazakistan sınırında ek tedbirler almaya gerek olmadığını
söyledi.
Batı basınına ve hükümet sözcülerine gelince, o cepheden
gelen tepkiler hiç de Rusya kadar dostane olmadı. Yaşananları bir terör
saldırısı değil de ülkedeki anti-demokratik yönetime karşı bir başkaldırı gibi
gösteren, Nazarbayev ve yönetimini suçlayan ifadelere sıkça rastlanır oldu.
Amerika’dan yapılan açıklamalarda saldırıların “Kazakistan Kurtuluş Ordusu”
adlı daha önce hiç duyulmamış bir grup tarafından yapıldığı ve Nazarbayev’in
diktatörlüğüne karşı Aktobe’de ilk silahlı başkaldırının meydana geldiği
iddiaları gelirken, İngiliz BBC’de bu iddiaları anında yayınlıyordu.
Batı merkezlerindeki bu operasyonlar aslında hep birbirine
benziyor. Nitekim 2011 yılında yine Aktobe’de bir saldırı gerçekleşmiş
saldırının ardından İngiliz haber ajansı Reuters saldırıyı "Kateeba Jund
al Khilafah" ("Hilafet Askerleri") adlı bir örgütün yaptığını
iddia etmişti.
Kimi çevreler bu algı yönetimini bir adım öteye göndererek büyük bir Rus iş adamının olayların arkasında olduğu, bunun da Kazakistan'da Rusça nüfusun yoğun olarak yaşadığı kuzey bölgelerini ilhak etmek isteyen Rusya tarafından olayların tertip edildiğini gösterdiği türünden hedef saptırıcı haberler ve yorumlar yapmaktadırlar.
Yukarıda verdiğimiz bilgiler ışığında özetle söylemek
gerekirse: Av mağazasına saldırılması ve silahların yağmalanması tek başına
adli bir vaka gibi görünse de ele geçirilen silahlarla ve gasp edilen otobüsle
askeri birliğe saldırılması, bunun direk devletin varlığına karşı yapılmış
planlı ve kararlı bir eylem olduğunu göstermektedir.
Saldırıların öncesine bakacak olursak:
- Petrol fiyatlarının sert biçimde aşağı çekilmesi ve bu durumun uzun süredir devam ediyor olması başka ülkelerin yanı sıra Kazak ekonomisine de büyük zararlar verdi.
- Dış borçlanma Kazak ekonomisi için ciddi bir yük haline gelmeye başladı.
- EXPO 2017 gibi önemli bir organizasyonu Astana'nın almış olması ve Kazakistan'ın enerjisini buraya yönelterek başarılı bir organizasyon gerçekleştiriyor olması kimi çevrelerde rahatsızlıklar yarattı.
- Ülke içindeki radikal dini akımların faaliyetleri hızlanmaya ve dış destekleri artmaya başladı.
- Panama Belgeleri adı altında siyasi siparişle yapıldığı belli olan operasyon yayın organları aracılığı ile bir saldırıya dönüştürüldü.
- Yabancılara toprak kiralanmasına yönelik kanun değişikliği gerekçesi ile ülkenin çeşitli bölgelerinde gösteriler düzenlenmesi için sosyal ağlar aracılığı ile psikolojik operasyon düzenlendi.
- Kimi hükümet görevlilerinin isimleri batıdaki yolsuzluk soruşturmalarına dahil edildi.
- Başta Suriye olmak üzere çeşitli bölgelerde askeri tecrübe kazanmış olan radikal dini hareketlere mensup uyuyan hücreler uyandırıldı.
Gürcistan’ı ve Ukrayna’yı anlamadan Kazakistan’da
yaşananları anlamak olanaksızdır. Kazakistan’da yaşananlar bu renkli devrim
operasyonlarının bir parçasıdır. Nitekim 2014 yılında kaleme aldığımız “Ukrayna’dan
Sonraki Hedef Kazakistan mı?” başlıklı makalede bugün yaşanan olayları öngörmüş
ve tedbir alınması gerektiğinin altını çizmiştik.[2]
Bizim kanaatimiz 5 Haziran olaylarının bir “renkli devrim”
provası olduğu yönündedir. Batı’da kurgulanıp sahneye konulan ve yönlendirilen
bu saldırı ile Nazabayev’in de dediği gibi Kazak devletinin gücü ve Kazak
halkının refleksleri test edilmiştir. Bu açıdan bakıldığında her ne kadar
olayın tüm failleri etkisiz hale getirilmiş olsa da bu bir son değil; daha çok
bir başlangıç gibi görünmektedir.
Gerek batı basınında ve akademik çevrelerinde, gerekse
ülkemizde bu saldırıları Rusya’ya hatta Kazak yönetiminin hatalarına bağlamaya
çalışanlar asıl failleri ve asıl hedefleri gizlemeye çalışmaktadırlar.
Kafkasya, Orta Asya ve Ortadoğu’yu yeniden dizayn etme çalışmaları bu kadar
açık ve net bir biçimde ortadayken, hedef saptırma gayreti içerisinde olanları
iyi tanımak ve iyi takip etmek gerekir.
Hiç kuşkusuz ki Kazakistan yaralarını kısa sürede saracak,
yaşanan olaylardan gerekli dersleri çıkaracak ve gerekli önlemleri alacaktır. Devlet
yetkililerinin açıklamalarında ve yürütülen çalışmalarda bu kararlılığı görmek
mümkün. Bu kararlılığın yakın zamanda yasal düzenlemelere ve güvenlik
politikalarına yansıyacağını düşünüyoruz.
Dış destekli bu ayaklanma testinin belki de tek olumlu yanı
halkın sağduyulu tavrının, devlete olan güveninin ve güvenlik güçlerine verdiği
desteğin herkesçe görülmüş olmasıdır. Kazakistan’da bir iç kargaşa çıkararak
yönetimi ele geçirme niyetinde olan çevreler karşı Kazakistan’ın en büyük
güvencesi de işte halkın bu vatansever ve sağduyulu yapısıdır.
Çağlar ERBEK
12 Haziran 2016
Yorumlar
Yorum Gönder