8 bin yıldan
uzun bir süredir varlığını sürdürmekte olan Türk kültürü, evrensel kültürün
önemli bir bileşenidir. Uygarlığının gelişiminde belirleyici roller oynamış
olan Türk kültürü, tarih boyunca inişli çıkışlı dönemler yaşamışsa da günümüze
kadar kimliğini ve özgünlüğünü koruyarak gelmeyi başarmış zengin bir kültürdür.
Türk kültür
bölgesinden bahsederken, halen 300 milyondan fazla nüfusa sahip Orta, Ön Asya
ve Sibirya'nın geniş alanlarında yaşamakta olan otuzdan fazla ulus ve milliyet
tarafından temsil edilen, Türkçe konuşan halkların kültürü anlaşılmaktadır.
Eski zamanlarda Türk halkları, Güneydoğu Avrupa'nın bozkırlarından Çin'e,
Sibirya'dan Himalayalara ve Hindukuşa kadar uzanan topraklarda yaşardı.
Karadeniz ve Hazar denizlerinden Baykal Gölü'ne ve Kingan dağlarına uzanan bu
geniş bölge, coğrafi olarak Karadeniz bölgesi ve Kazakistan bozkırları, Orta
Asya'nın kumlu çölleri, Mezopotamya, Amuderya ve Siriderya, Altay ve Sibirya, Tanrı
Dağları (Tien-Şan) ve Pamir dağları olarak ifade edilir.[Ayupov:2016]
İklim ve
doğa çeşitliliği içeren bu uçsuz bucaksız coğrafya, Türk halklarının eski inanç
sistemlerinin ve dünya görüşlerinin şekillenmesinde belirleyici rol oynadı ve
üç temelli (göçebelik, yarı göçebelik, çiftçilik) zengin bir kültür meydana
getirmelerini sağladı. Sonsuz mavi gökyüzünün altında at koşturan Türklerin, üstlerinden
eksik olmayan sonsuz “Gök”e (Tengri, Gök Baba) ve üzerinde yaşadıkları yaşam
kaynakları “Yer”e (Doğa, Toprak Ana) duydukları derin saygının, yaşadıkları
coğrafyayla, iklim koşullarıyla ve yaşam biçimleri ile doğrudan ilişkili olması
şaşırtıcı olmayacaktır.
Böylesine
büyük bir coğrafyada yaşam sürmüş olan Türk halkalarının eski inanç sitemi “Tengriyanizm”di.
Dinamik ve sürekli gelişmeye açık olan Tengriyanizmi basit bir tanımlamaya
sığdırmak kolay değildir. Tengriyanizm, içinde dini, mitolojik ve felsefi
görüşleri birlikte barındıran bir dünya görüşüdür. Tengriyanizmi bunlardan
sadece biri ile açıklamaya çalışmak, kuşkusuz ki eksik bir tanımlama olacaktır.
Türklerin, Budizm,
Hristiyanlık ve Müslümanlığın kabulünden çok önceye uzanan, kendilerine özgü ve
farklı dinleri vardı. Bu din, kozmik tanrı “Tengri” kültüne dayanıyordu. M.Ö.
5. - 4. binyıllara dayanan Tengri kavramı, Büyük Bozkır'da yaşayan tüm Türklerin
ve Moğollarının ortak tanrısını ifade etmekteydi. [Bezertinov:2016] "Tengri
- Tanrı" terimi tüm Altay uluslarında ortaktır. Tunguzca, Moğolca, Mançuca’da
bu terimin anlamı da söylenişi de hemen hemen aynıdır. (İnan:1976)
Peygamberlerin
ve onların takipçilerinin yarattığı dinlerden farklı olarak Tengriyanizm, insanın
doğaya karşı tavrı ve doğanın temel güçleriyle ilişkisine dayanan erken dini ve
mitolojik fikirlerini somutlaştıran popüler bir dünya görüşü temelinde, doğal ve
tarihsel süreç içerisinde ortaya çıktı. İnsan, doğanın bilinçli bir yaratığıdır,
doğal bir ortamda yaşar, yaşadığı çevreyle mücadele etmek gerektiğinde ona uyum
sağlar, onunla mücadele eder ama aynı zamanda ona tamamen bağlıdır.
[Bezertinov:2016]
Tengriyanizmin
kendine özgü ve karakteristik özelliklerinden biri, insanın çevresindeki dünyayla,
doğayla olan sıkı ilişkisidir. Tengriyanizmin temelinde, doğanın ve ataların
ruhlarına saygı yatar.
Türkler ve
Moğollar, anlaşılmaz ve mistik güçlerden korkmaktan ziyade, onlara saygı
duydular. Ani patlamalara, dizginsiz öfkelere rağmen doğa onlar için genel
olarak cömert ve sevecendi. Doğaya canlı
bir varlık olarak nasıl bakılacağını biliyorlardı.
Türklere
bilgiyi ve doğanın ruhunu hissetme, onun bir parçası olarak kendilerinin daha
fazla farkında olma, onunla uyum içinde yaşama, doğanın ritmine uyma, sonsuz
değişkenliğinden zevk alma, çok yönlü güzelliğinin tadını çıkarma yeteneği
veren Tengriyan inancıydı. Her şey birbirine bağlıydı ve Türkler bozkırlara,
çayırlara, dağlara, nehirlere, göllere, bir bütün olarak doğaya, ilahi bir gözle
baktılar. [Bezertinov:2016]
Tengriyanizm,
Budizm, Müslümanlık ve Hristiyanlıktan o kadar farklıydı ki, bu dinlerin
temsilcileri arasındaki manevi temaslar mümkün olamazdı. İçinde, tektanrıcılık,
ataların ruhlarına ibadet, panteizm, sihir, Şamanizm ve hatta totemizmin
unsurları tuhaf ve şaşırtıcı bir şekilde organik olarak iç içedir.
[Bezertinov:2016]
Esas olarak
efsanelere dayanan Tengriyanizmin genel bir ahlaki kuralı vardır: “Toplum
yasalarını korurken doğa yasalarına göre yapın.” [Bezertinov:2016] Ahlaki ve
etik doktrin eksikliği nedeniyle Tengriyanizmi, Musevilik, Hıristiyanlık, Müslümanlık
veya Budizm gibi alışkın olduğumuz anlamda bir din olarak adlandırmak güçtür.
Çağlar ERBEK
28 Eylül 2020, İzmir, Türkiye
KAYNAKÇA
Аюпов, Н.Г., “Проблема человека в
тенгрианстве”, Международный Фонд Исследования Тенгри, г.Якутск, 2013
БЕЗЕРТИНОВ , Р.Н., Тэнгрианство –
религия тюрков и монголов. Набережные Челны: Аяз, 2000.
İNAN, A., Eski Türk Dini Tarihi, Kültür
Bakanlığı, İstanbul, 1976.
Yorumlar
Yorum Gönder